baslikyeni.jpg

ÖN YARGILARDAN KURTULMAK 

 

Gerek örgütlenmedeki mevcut olumsuz tablonun giderilmesi ile ilgili, gerekse desteklemelerin amaca ulaşmasında,  nasıl bir uygulama olmalıdır?  Diye düşündüğümüzde, üretici örgütlerinin kurumsal bir kimliği olan kuruluşlar haline gelmesi olmazsa olmaz olarak karşımıza çıkıyor. 

Çünkü ne yaparsanız yapın, hangi kuruluşta görev yaparsanız yapın o kuruluşların hem temsil ettiği kesime, hem de çalışanlarına güven vermesi gerekir.  Zaten kurumsallık ile güven ve sürdürülebilirlik arasında ciddi bir bağın olduğu yadsınamaz. 

O halde örgütlerin en önemli sorunu, sürdürülebilirlik ve güven duygusunun oluşumundan geçmektedir. 

Tabiki bu sorunun kişilerin güvenilirliği ile hatta seçilerek gelmiş olduğu ile ilişkilendirilmesinin de son derece yanlış olduğu ortadadır. Çünkü kooperatifler bir aile şirketi değildir. Zaten olmamalıdır. 

Son zamanlarda özellikle üretici örgütlerinin yeniden yapılandırılmasında ve destekleme modeli oluşumunda her örgütü ve örgüt yöneticilerini yakından ilgilendiren çalışmalar yapılmaktadır. Bir aymazlıkla bu çalışmalara duyarsız kalmak son derece yanlıştır. Bir fikri olan bir şekilde bu çalışmalara katkı sunmak zorundadır.

 Üretici örgütlerinin başarılarının bilimsel ve objektif anlamda kayda değer bir değerlendirilmesi yapılmamıştır. Bu güne kadar kooperatiflerin ekonomiye katkısı, yarattığı istihdam, kayıt dışının kayıt altına alınmasındaki rolü, hizmet sektörüne katkıları bilinmemekte, bu konuda ciddi araştırmalarda bulunmamaktadır. Bu verilere ulaşılmadan ve bilimsel değerlendirmeler yapılmadan kooperatiflere ön yargılarla yaklaşılmaktadır. 

Öncelikle ön yargılardan kurtulmamız gerekir. Bu her kesim için geçerlidir. Sorun yaratan değil sorun çözen bir modelin oluşumu son derece önemlidir.  

Gerek ülke içinde gerekse ülke dışında tıpa tıp uygulanacak bir model yoktur. Aslında Kooperatifçiliğin kendisi zaten dar ve orta gelir guruplarının gelir düzeyinin artırılmasında ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında önemli bir model ve argüman olarak değerlendirilmelidir. 

Bir türlü kurtulamadığımız ön yargılardan mutlak kurtulmalıyız. 

Lilay Koradan adlı yazarın bir makalesinde anlattığı hikâye ibret vericidir. Ve hayatımızın birçok sürecinde bu tür yanlışları sıkça yapmaktayız. 

Hikaye şöyle: 

Bir adam baltasını kaybetmişti. Onu, komşusunun oğlunun aldığını sanıyordu. 

Komşu çocuğunun hareketlerine gidişine bakıyordu. Her şey, onun balta hırsızı olduğunu gösteriyordu. Yürüyüşü, hareketleri, bakışları balta hırsızı gibiydi. Her şey ama her şey apaçık ortadaydı. Yüzü de baltayı andırıyordu. Bütün hareketleri, balta hırsızından başka bir şeye benzemiyordu. Balta hırsızı olmayan bir insan böyle davranamazdı, böyle bakmazdı. Demek ki bu çocuk balta hırsızıydı. 

Adam bir gün baltasını bir çukurda unuttuğunu anımsadı. O çukura gitti. Baltası olduğu gibi bu çukurda duruyordu. Ertesi gün komşu çocuğunu gördü. Çocuğun hiçbir hareketi bir balta hırsızına benzemiyordu. Görünüşü de bir balta hırsızı gibi değildi. Hatta çocuğun yüzünde birçoklarına göre sevimlilik ve güven vardı. 

 

Ön yargılardan uzaklaşıldığı, hoşgörü ve güven ortamı ile birlikte her örgüte gerçekçi ve eşit mesafede yaklaşıldığı ölçüde eminim bu gün sorun olarak görülen çoğu tablo olumluya dönüşecektir. Yeterki ön yargılarımızdan kurtulalım.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

ORKOOPGIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞIOrman Ve Su İşleri Bakanlığı   

Friday the 19th. S.S. Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği © 2017 Durukan Tasarım - Free Joomla 3.5 Templates